Assan Alüminyum Sürdürülebilir Ürünleriyle Global Ölçekte Yeşil Dönüşüme Liderlik Etmeye Devam Edecek
2025 yılı iklim değişikliğiyle mücadele konusunda özellikle Avrupa Birliği ve onunla ticaret yapan üçüncü ülkeler için oldukça kritik ve önemli bir yıl. AB Yeşil Mutabakatı bir süre önce devreye girdi ve 2026 itibarıyla da Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ödemeleri de başlayacak. Bu noktada en yoğun uluslararası ticareti AB ile yapan Türkiye kritik bir dönemeçte. Assan Alüminyum bu konuda uzun zamandır hazırlıklarını yapıyor. Bu bağlamda 2024 yılında ve 2025 yılının 6. ayına girerken genel kurumsal pozisyonunuzu ve çalışmalarınızı aktarabilir misiniz?
Küresel yassı alüminyum sektörünün önde gelen üreticilerinden Assan Alüminyum, bugün sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarıyla sektöründe fark yaratmaya devam ediyor. Assan Alüminyum’da "Geleceği Tüketmeden Üretiyoruz" anlayışıyla hareket ediyor, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı kapsamında karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yenilikçi çözümler geliştiriyoruz. Sürdürülebilirlik stratejimizi yalnızca ürünlerimizde değil, tüm üretim süreçlerinde benimsiyoruz.
Manavgat'taki hidroelektrik santralimiz ve bünyemize geçen sene kattığımız Karaman’daki anlık 10 MWp kapasiteli güneş enerjisi santralimizle yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlarımızı güçlendiriyoruz. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikalarıyla (I-REC) Kapsam 2 emisyonlarımızı dengeleyerek yeşil enerjiye verdiğimiz önemi somutlaştırıyoruz.
Düşük karbon ayak izine sahip 3423 ve 6005A geri dönüşüm dostu alaşımlarımız, geri dönüştürülmüş malzemelerle üretildiğinden dolayı geleneksel alaşımlara kıyasla yüzde 85'e kadar daha az karbon salımı sağlıyor. Döngüsel ekonomiye katkı sunan ürünlerimizle, başta inşaat, otomotiv ve ambalaj sektörleri olmak üzere çeşitli endüstrilere sürdürülebilir alternatifler sunuyoruz.Atık yönetiminde de öncü uygulamalar benimsiyoruz. Alüminyumun sonsuz kez ve yüzde 100 oranında geri dönüşümünün mümkün olması, bir yandan çevresel etkileri azaltırken, diğer yandan kaynak verimliliğini artırarak ekonomik yanını da güçlendirmektedir. Entegre geri dönüşüm tesisimiz sayesinde hurdaları geri kazanarak doğal kaynak tüketimini minimuma indiriyor ve döngüsel ekonomiye katkı sağlıyoruz. Bu sayede çevreye duyarlı üretim yapımızla hem kendi sektörümüze hem de tüm dünyaya katkı sağlamayı hedefliyoruz.
Global ölçekte alüminyum sektörünün tüm değer zinciri için sürdürülebilirlik çerçevesini belirleyen inisiyatif konumundaki ‘Aluminium Stewardship Initiative’den (ASI) hem Tuzla ve Dilovası üretim tesislerimiz hem de geri dönüşüm tesisimizin küresel sürdürülebilirlik prensiplerine uygun faaliyet gösterdiğini tescil eden ‘Sürdürülebilirlik Performans Standardı Sertifikası’nı aldık. Bu sene geçtiğimiz denetim sonrasında ASI Performans Standardı V3 sertifikasını da aldık. Sertifikanın V3 versiyonu; iklim değişikliğiyle mücadele, insan hakları, iş sağlığı ve güvenliği ile döngüsel ekonomi uygulamalarını daha güçlü bir şekilde odak noktası haline getirmektedir. Bunun sonucu olarak bu kapsamlı gereklilikleri tam anlamıyla yerine getirdiğimiz belgelenmiş oldu.
Dünya çapında şirketlerin çevresel etkilerini şeffaf bir şekilde raporlamasını sağlayan ve sürdürülebilirlik konusundaki performanslarını ölçen küresel bir platform olan CDP’den, küresel ortalamanın ve global metal sektörü ortalamasının üzerinde yer alan B skorunu ikinci kez almış bulunuyoruz. Bu sene de Türkiye’de yassı alüminyum sektöründe CDP aracılığıyla iklim değişikliği ve çevresel performans raporlaması yapan ilk ve tek firma olduk.
Diğer yandan Assan Alüminyum olarak Türkiye'de yüzde 100 iklim etiketli olarak International Finance Corporation’dan (IFC) aldığımız 90 milyon dolarlık yeşil kredi desteğiyle de sektörde bir ilke imza attık. Yeşil Kredi ile yenilenebilir enerji üretimi ve depolama kapasitesine yönelik yatırımlarımızı finanse etmeyi amaçlıyoruz.
İklim değişikliğine bağlı riskleri değerlendiren şirketimiz, stratejilerini sürekli gözden geçirerek iklim değişikliğine ve ilgili yeni düzenlemelere karşı bilgi düzeyini artırmayı amaçlıyor.
2025 yılının 2. Yarısı ve tabii 2026 için nasıl bir çalışma planınınız var bu konular çerçevesinde? Neler planlıyorsunuz? Yeni çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Sektördeki sürdürülebilir dönüşümün öncü isimlerinden olan Assan Alüminyum olarak, çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla sürdürülebilirliği destekleyen ürünlerimizle global ölçekte yeşil dönüşüme liderlik etmeye devam edeceğiz.
Bu kapsamda Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı'na uyum sağlamamıza yönelik stratejilerimizi destekleyecek olan 2050 Karbonsuzlaşma Yol Haritası ile net sıfır emisyon hedefi koyduk. Karbon salımımızı 2030’a kadar 7, 2035’e kadar 3 tCO2e/t seviyesine düşürmeyi, 2050’de ise net sıfır karbon hedefine ulaşmayı planlıyoruz.
AB ihracatı için uyumlanmamız gereken CBAM raporlamasını da Karbonsuzlaşma Yol Haritamız dahilinde takip etmeyi planlıyoruz. Mevzuatın çalışma aşamasından devreye alınmasına kadar tüm süreçlerini çok yakından takip ettik. Mevzuat kapsamında CBAM için raporlama yapması beklenen AB müşterilerimize bir nevi danışmanlık verebilecek seviyede konuya hakimiz, iş ortaklarımızla yakın dirsek teması halindeyiz.
Yakın zamanda TBMM’ye İklim Kanunu düzenlemesi geldi. Düzenlemenin içinde bir ulusal ETS kurulması da vardı. Çeşitli eleştiriler nedeniyle yasa şimdilik geri çekildi ama büyük ihtimalle belirli revizyonlarla tekrar TBMM onayına gelecek. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? İyi takip edebildiniz mi? İklim Kanunu ve ETS konusunda görüşlerini neler? Bu konuda önerileriniz var mı kamuoyuyla paylaşmak istediğiniz?
İklim Kanunu ve ETS’nin Türkiye’nin yeşil dönüşüm süreci açısından kritik bir eşik olduğu kanaatindeyiz. Belirsizliklerin azaltılması ve net bir yol haritası sunulması, sanayi için sürdürülebilir yatırım kararlarını kolaylaştıracaktır. Bu nedenle sürecin şeffaf, kapsayıcı ve sektör temsilcilerinin aktif katılımıyla yürütülmesi büyük önem taşıyor.
Türkiye’de Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizma (SKDM) sisteminin kurulması ve ETS ile entegre çalışabilecek şekilde Avrupa’daki ETS ve SKDM mekanizmalarıyla uyumlu hale getirilmesi de büyük önem arz etmektedir. AB’ye uyumlu bir ETS, Türkiye’nin hem ekonomik çıkarlarını hem de iklim hedeflerini koruyabilmesi açısından artık stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir. Avrupa Birliği ile güçlü ticari bağlara sahip olan Türkiye’nin, AB’nin iklim politikalarına uyum sağlamaması durumunda, özellikle enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren ihracatçı firmalar ciddi rekabet dezavantajlarıyla karşı karşıya kalacaktır. AB ile entegre SKDM ve ETS mekanizmaları, hem dış ticarette yaşanabilecek karbon kaynaklı maliyetleri azaltacak hem de Türkiye’nin küresel iklim politikalarındaki etkinliğini artıracaktır. 2026 itibarıyla kalıcı döneme CBAM uygulaması, karbon emisyonlarına bağlı olarak ithalata ek maliyetler getireceği için, Türkiye’de ulusal düzeyde karbon fiyatlandırma sistemlerinin uygulanması hayati önem taşımaktadır.
Bununla birlikte, Türkiye ETS’nin kurulması sadece ekonomik gerekçelerle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine getirebilmesi, 2053 net sıfır karbon hedefini gerçekleştirebilmesi ve çevresel sürdürülebilirliği sağlayabilmesi için de güçlü bir araç sunmaktadır. Emisyonların ölçülmesi, izlenmesi ve kademeli olarak azaltılması, ancak kapsayıcı ve AB ile uyumlu bir karbon piyasası aracılığıyla mümkün olabilir.
Ayrıca ETS’nin, çevreye duyarlı üretim modellerinin gelişmesine, temiz enerji ve düşük karbon teknolojilerine yatırımların artmasına olanak tanıyarak, yeşil dönüşüm sürecini destekleyeceğini düşünmekteyiz. Bu dönüşüm, sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik faydalar da sağlayarak; yeni istihdam alanları yaratacaktır. Sonuç olarak, Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmesi, çevresel yükümlülüklerini yerine getirerek uluslararası saygınlığını artırabilmesi ve AB ile olan ticari entegrasyonunu kesintisiz sürdürebilmesi için AB’ye uyumlu bir ETS'nin kurulması kaçınılmaz bir gerekliliktir.
İklim değişikliği, elbette çevresel ve toplumsal sorunların başında geliyor ama gezegenin tek sorunu da değil ne yazık ki. Biyoçeşitlilikten kuraklığa ve elbette her tür eşitsizliğe kadar bir dizi sorun bulunuyor. Bu konularda çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Biraz güncel çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Sürdürülebilirliğin önemli alt başlıklarından biri olan biyoçeşitliliği korumaya yönelik olarak Kocaeli Üniversitesi iş birliğiyle yıllardır sürdürdüğümüz, ‘Biyoçeşitliliği Koruma Projesi’ ile doğal yaşam alanlarını destekliyor, nesli tehlikede olan bitkileri doğaya kazandırıyoruz. Böylelikle sürdürülebilirlik yaklaşımımızı sadece üretimde değil, ekosistemin tamamında yaygınlaştırıyoruz.
Proje kapsamında ilk olarak Mavi Yıldız bitkisinin doğaya kazandırılmasını sağladık. Projenin ikinci fazında Kum Zambağı bitkisini, üçüncü fazında Riva Sığır Kuyruğu bitkisinin hayata kazandırılmasını sağladık. Son olarak bu yıl da habitat kaybı nedeniyle yok olma tehlikesi altında olan Kilyos Düğmesi bitkisinin doğaya kazandırılmasını sağladık.




